KIRK KÜÇÜK İNCİ

Kirk Küçük Inci Kimlik Konuk Defterim Favori Sitelerim Foto Albüm Önsöz Ögüt Kitaplar Sevgi Dogruluk Vatan Birlik Ana Bayrak Zaman Sorumluluk Yalan Istiklâl  Hürriyet Hayat Deger Verme Söylemez Sultan Ayna Kiskançlik Mektup Can Serenler Eglen Güllü Altin Yaprak Cumhuriyet  Merak Türk Olmak Çiçekler  Umut Yazmak Hasret Güven Türk Mucizesi Okumak Olsaydim Yalnizlik Çocuklar Basari Çagdas Uygarlik Kader Masali Son Söz Mektup



DOĞRULUK

papatya_har-.gif Aranızda güzel çiçekleri sevmeyen var mı?



      Doğru için bütün sözlükler; "Yalan olmayan, gerçek, hatâsız, yanlışsız, sağlam" açıklamasını yaparlar. Ana kelimenin türemişleri de, anlayacağınız yavruları da vardır: Doğruca, doğrucu, doğruculuk, doğrulamak, doğrultmak, doğruluk. Biz, bu yavrulardan sonuncusu üzerinde duralım. Onu açmaya çalışalım. Açıldıkça göreceksiniz, diğerleri de bu şemsiyenin altında yer alacak, toplanacaklardır.
      Doğruluk bir yoldur, güzel bir davranış biçimi, iyi yaşama tarzıdır. Bu yolda nefes tüketenlere ne mutlu! Bütün güzellikler onların bahçesinde açar, adı "doğruluk" olan kuşlar, iyilik ağacının dallarına konar. Böyle bir bahçede yaşamak istemez misiniz?
      Hele, o bahçenin tadına doyum olmayan güneşi? Güneş dedim de, aklıma geldi. Bir söz vardır, hepiniz bilirsiniz: "Güneş, balçıkla sıvanmaz." Sıvansa bile, o güzelim ışıklarını üstümüze salar durur. Doğruluk da böyledir. Onu yok saysak, sımsıkı kapatıp örtsek bile, güneşe oyun oynayan bulutların durumuna düşeriz. Bulutlar, güneşle aramızdaki ışık demetlerini ne zaman söndürdüler? Aranızda, böyle bir olayı hatırlayan var mı?
      Yalana baş vurmak, hatâlı yolda gitmek için direnmek, olanı, olmamış gibi göstermeye çalışmak, çürüğü sağlama karıştırmak, bütün bunlarda ayak diretmek, doğruluk anlayışına sığmaz. Hep bilirsiniz, kim bilir kaç defa duymuşsunuzdur; "Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar." değil mi?
      Doğruluktan ayrılmak, işte bu, çok fena! Güzel yarınlara ulaşmak, dünün çirkinliklerinden kurtulmak, hatâlardan sıyrılmak için, yapacağımız tek, belki de en önemli şey, doğruluk ipine sımsıkı sarılmak olmalıdır. O zaman sevilir, sayılır, toplum içinde sağlam bir yerin sahibi oluruz.
      "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar."mış. Lâf! Yürekleri, doğrudan yana paslı olanlar için böyle sözler, bir büyük teselli kaynağıdır. Yalnız bu kaynak, bizi doğruluktan uzaklaştırır. Sonra meydan kötülere, yalana başvuranlara, yanlışta direnenlere kalır. Onlar da, kendilerine benzemeyenlerin kulağına kar suyu kaçırmak için, yukarıdaki sözü fısıldar dururlar. Bütün amaçları bizi etkilemek, iyiye, güzele, doğruya giden yolumuza çakır dikenleri sermektir.
      Biliniz ki doğruluk öldü mü, mertlik elden gider. Mertlik duygusunun boş bıraktığı bahçelerde de, kalleşlikler, çirkinlikler, kötülükler boy atar, yaşamanın tadını kaçırırlar. Böyle bir bahçeye girince, yalanın, hatânın sihirli büyüsüne kapılır, yok olur gideriz. Oysa bizim için önemli olan, suları tersine akıtmak değildir. Ne yapıp etmeli, suyu gözesinden içmenin çaresini bulmalıyız. "Başkaları bize ne der?" gibi endişelere yakamızı kaptırmadan, doğru bildiğimiz yolda, bir başımıza kalsak bile, yürümeli, daima yürümeliyiz. Bildiğimizi, duyduğumuzu, gördüğümüzü doğruca söylemeli, doğruculuktan ayrılmamalı, haksızlıkları doğrultmalı, doğruluğun çiçekli bahçelerinde açmalıyız.
      Aranızda güzel çiçekleri sevmeyen var mı?
      Söyleyiniz, var mı?

      AKİF'ten
      - Hayır, hayâl ile yoktur benim alış verişim;
      İnan ki: her ne demişsem görüp de söylemişim.
      Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
      Sözüm odun gibi olsun; hakikat olsun tek!

      Oyhan Hasan BILDIRKİ