KIRK KÜÇÜK İNCİ

Kirk Küçük Inci Kimlik Konuk Defterim Favori Sitelerim Foto Albüm Önsöz Ögüt Kitaplar Sevgi Dogruluk Vatan Birlik Ana Bayrak Zaman Sorumluluk Yalan Istiklâl  Hürriyet Hayat Deger Verme Söylemez Sultan Ayna Kiskançlik Mektup Can Serenler Eglen Güllü Altin Yaprak Cumhuriyet  Merak Türk Olmak Çiçekler  Umut Yazmak Hasret Güven Türk Mucizesi Okumak Olsaydim Yalnizlik Çocuklar Basari Çagdas Uygarlik Kader Masali Son Söz Mektup



      “Dökülen çanak geri dolmaz.”
     
      SORUMLULUK
     
      Eski bir asker anlatmıştı.
      - O zamanlar bölük komutanıydım, dedi. İstiyordum ki, bölüğümün dört bir yanını, hem yeşili bol, hem meyveli ağaçlarla donatayım. Böylece başkalarına da örnek olur, bütün alayı zümrüt yeşiline dönüştürürüz. Hemen kolları sıvamalı, bu düşüncemi iş haline getirmeliyim. Hazırlıklarımı yaptım. Eratı topladım. Bölüğü bir uçtan diğer uca, yeşillendirmenin önemini onlara da anlattım. Hepsi inanmış gözüktüler. Önce çukurları hazırladık. Aklımca işi, ucuza kapatmak istiyordum. Fidan yerine, tohum kullanmak daha hesaplıydı. Her askere birer ceviz verdim. Bunları, açtıkları çukurlara dikkatlice gömmelerini söyledim. Herkes, kendi çukurundan sorumlu olacak dedim. Dikim işi bitti, suya dayandık. İşin sonucunu hep beraber sabırla bekledik. Günler, geldi geçti. Artık bizim fidanlar baş göstermeli, güneşe ve havaya gülümsemeliydi. Ne gezer?
      Bekledikçe, netice bizden uzaklaştı. Neredeyse bahar bitecek. İşkillendim. Dikim işine katılanları topladım. İşi, anlayanlarına sordum. Bütün diller suskun, gözler yerde bir şey arar gibiydi. Çukurları yeni baştan açtırdım. Tek bir ceviz kabuğuna rastlayamadım. Anlamıştım. Yine de sormadan geçemedim. Aslanlarım, dedim, n’oldu bizim cevizlere? Erlerden biri öne atıldı. Sanki bütün suçu üstüne almak istiyordu.
      - Komutanım, dedi, bağışla bizi. Bir cahilliktir işledik. İşin buraya varacağını düşünemedik. O verdiğin cevizler var ya, yazık olmasın diye, kırdık, teker teker yedik.
      Kızdım, öfkelendim ama, ne fayda?

      Görüldüğü gibi sorumluluk, ateşten bir gömlektir. Onu da herkes giyemez. Bu biraz da, fazilet işidir. Göz tokluğu ister. Tamahı veya bencilliği hiç sevmez. Bu sonuncusuyla yan yana getirildiklerinde, ateş ve kar gibidirler. Siz de bilirsiniz; ateş, karı eritir, yok eder. Sorumluluk üzüntüdür, sevinçtir. Başardığımızda ikincisini, sonuca ulaşamadığımızda da ilkini yaşarız. Birincisinde kâlbimiz daralır, ikincisinde yüzümüz güler.
      Bazıları da sorumluluk yerine, “değer” sözünü kullanırlar.
      Doğrudur. Demirciyseniz, çekicinizin dövdüğü iş; işçiyseniz, akıttığınız alın teriniz; öğrenciyseniz, çalışmalarınız değersiz ise, sorumluluktan çok uzaktasınız demektir. Hâlbuki sorumluluk, bir çile çiçeği gibidir. Daima cesarete, azme, ümide, fedakârlığa, sevgiye ve başarıya göz kırpar. Onu kazanmak için, kendi kendimizin bekçisi ve gözcüsü olmalıyız. Güzel bir örnekle konuyu kapatalım: Fatih, saltanat makamına geldiğinde, çok sevdiği hocalarından Molla Gürâni’ye vezirlik teklif eder. İlmi koyup ikbale ayak basmaktan her zaman çekinen Gürâni;
      - Bunca beyler vezirlik için çalışırlar. Onların ümitlerini kırmak olmaz! diyerek, yapılan teklifi geri çevirirken, sorumluluk anlayışının da sınırını bir güzelce çiziverir.
      Bu duygunun ahlâkî ve akla çarpan yönünü asla unutmayalım. Bu, bizim için en büyük sorumluluktur, değil mi?
     
      Oyhan Hasan BILDIRKİ