KIRK KÜÇÜK İNCİ

Kirk Küçük Inci Kimlik Konuk Defterim Favori Sitelerim Foto Albüm Önsöz Ögüt Kitaplar Sevgi Dogruluk Vatan Birlik Ana Bayrak Zaman Sorumluluk Yalan Istiklâl  Hürriyet Hayat Deger Verme Söylemez Sultan Ayna Kiskançlik Mektup Can Serenler Eglen Güllü Altin Yaprak Cumhuriyet  Merak Türk Olmak Çiçekler  Umut Yazmak Hasret Güven Türk Mucizesi Okumak Olsaydim Yalnizlik Çocuklar Basari Çagdas Uygarlik Kader Masali Son Söz Mektup



Manzara 

“Eminim ki, ağzında bal olan
arının kuyruğunda da iğnesi vardır.”
John LYLY

GÜVEN

      Güven; emin olma, inanma, bir şeye sığınma, dayanma veya tutunma demektir. Doğruluk terazisinin ilk basamağına da “güven” diyelim. Doğru yaşamak, dürüst olmak, hayatta başarı kazanmak için, kendilerini örnek almamız gereken nokta adamlara ulaşmalı, onlarla işbirliğine girmekten çekinmemeliyiz. Böyle davrandığımız zaman, yaşadığımız toplumun içinden bazılarının bizimle aynı hayâlleri paylaştığını, birtakım konularda da hamlığımızı gördüklerinde, eksiğimiz olan noktalarda bizi bilgilendirdiklerini görürüz. İmrendiğimiz, çok defa belki kendilerine benzemeye çalıştığımız, yükselen toplumların sırrı budur.
      Elbette; çakalsız köy olmaz. Hele hele, her yüzümüze güleni dosttur sanmak, ummadığımız zamanlarda bizi de, yanlışa götürebilir. Zaman gelir, hacı bildiklerimiz haçı koynundan çıkarır. Çünkü insanoğlu, çiğ süt emmiş. Bunları hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Fakat doğrunun faziletini anlamak için, aramızda dolaşan ham insanlara da katlanmalıyız. Yeri gelince, hatır için çiğ tavuk bile yenir.
      Dünya, bir köprü. Hem de kıldan ince, kılıçtan keskin. Yaşamak için, herkesin geçtiği köprüden sen de geç. Herkesin uyduğu imama, sen de uy! Kendisine güvenilen, gereken durumlarda da sığınılan, dayanılan bir kimse olabilmek için, gelecekte söz sahibi olabileceğine inandığın kişi ya da kuruluşlarla sıcak ilişkiler kurmaya çalış. Bu şekildeki kişi ya da kuruluşlara aynı ölçüler içinde yaklaş, kendilerinden umutlu olduklarına daha yakın dur. Hatta onlara daha çok güvenmeli, her türlü durumda da onları kayırmalısın. Çünkü her toplumun, kendisine yük olmayan, ama yükünü taşıyacak hamallara, daha doğrusu önderlere ihtiyacı vardır. Bu önderlerin gayretleriyle büyük hedeflere kolaylıkla ulaşabiliriz.
      Bu önderler, bizim yolumuzu daima aydınlatacak olan çareler üreterek bütün problemlerimizi çözerler. Daha iyi yaşamak için, yaşama amaçlarımızın belirlenmesinde bize yardımcı olur, birbirimizi daha yakından tanımamızı, birbirimizle daha kestirmeden tanışmamızı sağlarlar. Böylece içinde yaşadığımız toplumu, daha da ileriye götürebilmek için, birlikte yaşamak zorunda olduğumuz kimselerle iş bölümü yapar, mutluluk ve başarı yolunda önümüze çıkacak olan türlü çeşit dikenleri temizlerken, taşın altına elimizi, hep birlikte koyarız. Gerçekten her ağlamanın, bir gülmesi olur. Bu gülmeler, gönülden gönle yol açar.
      Göz iki, ağız tek; çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek.
      Elbette aranızdan yetişecek olan lider veya sözcüleri, hamama girip kurnaya, düğüne gidip zurnaya da âşık olmaktansa, ince eleyip sık dokuyarak seçmelisiniz. Yeni bir şirket mi kuracaksınız? Her şeyden önce; her sakallıyı babası sanma aldanışından sıyrılıp, sermayesi, daha da çok sevgiye dayanan bir taban oluşturduktan sonra birikim havuzlarınızı yaratmalısınız. Böyle yaparsanız, şunu biliniz ki size yatkın düşüncelilerle yola çıkma şansını yakalarsınız.
      Sermayesi, sadece güven olan bu şans da; “Emmim dayım, hepsinden aldım payım.” yakınmalarını kökünden yok eder.
      Yoksa; “Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.” veya “Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar, ya çıyan.” gibi başka alanların kendi doğrularına saplanıp kalırsak, öncelikle “kendimize güven” duygusuyla birlikte, daha birçok fırsatların ayaklarımızın altından kayıp gittiğini görürüz.
      Böyle bir son, felâketimiz olur, değil mi?

      Oyhan Hasan BILDIRKİ