KIRK KÜÇÜK İNCİ

Kirk Küçük Inci Kimlik Konuk Defterim Favori Sitelerim Foto Albüm Önsöz Ögüt Kitaplar Sevgi Dogruluk Vatan Birlik Ana Bayrak Zaman Sorumluluk Yalan Istiklâl  Hürriyet Hayat Deger Verme Söylemez Sultan Ayna Kiskançlik Mektup Can Serenler Eglen Güllü Altin Yaprak Cumhuriyet  Merak Türk Olmak Çiçekler  Umut Yazmak Hasret Güven Türk Mucizesi Okumak Olsaydim Yalnizlik Çocuklar Basari Çagdas Uygarlik Kader Masali Son Söz Mektup



pria7wj.jpg


"Hafif çalıyı yel alır, ağır çalı yerinde kalır."

       DEĞER VERME

       Hepimiz bir ağacın dalları gibiyiz. Hemen her gün bütün zamanımızı dolduran ana babamız, çoluk çocuğumuz, kardeşlerimiz, dost veya düşmanlarımız yüzümüze bakıyor. Sanki sevgi yüklü bir kuşatmanın içinde yaşıyoruz. Bu kuşatma, bizi yorsa bile, sıkmaz. Birtakım bağlarla, görülmez ağlarla da birbirimize bağlanmışız. Bizden istenen bu bağları daha da sıklaştırmak, kuvvetlendirmektir.
       O halde, ne yapmalı?
       Atalarımız; "Dağına göre odun, sapına göre saman olur." derler. Elbette öyle! Biz, içinde yaşadığımız toplumu göz ardı etmez, onun bizden istediklerine gönüllü olarak boyun eğersek, beklediğimiz odun da, saman da umduğumuzdan daha iyi olur. Anlayacağınız dostlarımızı, küçük veya büyüklerimizi, zaman zaman, önemli ya da özelliği olan günlerde de boş bırakmayıp ararsak, onlara, karınca kararınca değer verirsek, daha güzel bir dünyanın kurulmasına, aramızda güzel ilişkilerin doğmasına, dal budak salmasına yardım ederiz. Böylece daha da güzelleşen, daha da alımlı hale gelen bir dünyanın mutluluk dağıtan, değer bilen, değer veren çiçekleri olup çıkarız.
       Hiç insan için bundan büyük saadet olur mu?
       Aramak, aranmanın kapısıdır. Bu kapıyı daima açık tutmalı, onun bize getireceği sayısız nimetlerden faydalanmalıyız. Bayram olsun, seyran olsun, birini ziyaret etmek, onunla konuşmak, varsa dertlerini dinlemek veya bizim umutlarımızı ona açmak, isteklerimizi söylemek, tanıyıp tanışmak, karşımızdakine değer verdiğimiz oranda, bizi de yüceltir. Böyle davrandığımız zaman, içinde yaşadığımız toplumu daha iyi anlar, kavrar ve o toplum içinde bir değere sahip oluruz. Anladıkça, anlaşılırız.
       "Adam adamın, sarraf altının kıymetini bilir."miş. Zaman gelir, "Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur." Bunlar ve benzeri sözler, daima kulağımıza küpe olmalıdır. Çünkü biz, içinde yaşadığımız şu dünyanın bir kısım yüklerini, omuzlarımızda taşımağa mahkûmuz. İnsanın değerini, yine insan anlar, insan bilir. Sığınacak, medet umacak bir başka kapımız yok. Dara düştüğümüz, sıkılıp bunaldığımız anlarda, zaman zaman, ister vefalı, ister vefasız olsun bir dost aramaz mıyız? Onu bulduğumuz zaman dört elle sarılmaz mıyız? Kucaklaşıp koklaşmaz mıyız? Üstesine sıkıntıdan feraha yol bulan gönlümüzle: "Yâr beni ansın, bir çürük elma ile olsun." demez miyiz? Hele hele bozulmaz, dağılıp sarsılmaz dostlukların doğuşunda böyle günlerin payı yok mudur?
       Toplum, bir değerler manzumesidir. Bu değerler sayesinde tek yürek, tek millet oluruz. Bu değerler sayesinde baştan uca, bütün vatan şenlenir, her tarafında da yeni yeni gül bahçeleri doğar.

       Oyhan Hasan BILDIRKİ