KIRK KÜÇÜK İNCİ

Kirk Küçük Inci Kimlik Konuk Defterim Favori Sitelerim Foto Albüm Önsöz Ögüt Kitaplar Sevgi Dogruluk Vatan Birlik Ana Bayrak Zaman Sorumluluk Yalan Istiklâl  Hürriyet Hayat Deger Verme Söylemez Sultan Ayna Kiskançlik Mektup Can Serenler Eglen Güllü Altin Yaprak Cumhuriyet  Merak Türk Olmak Çiçekler  Umut Yazmak Hasret Güven Türk Mucizesi Okumak Olsaydim Yalnizlik Çocuklar Basari Çagdas Uygarlik Kader Masali Son Söz Mektup



Çiçekler 

Umut sonsuz bir şarkı: Samanyolu...

      UMUT

      Umut, hayâl ülkemizin sihirli perisi. Umut gerçeğin, nedense bir türlü görülmeyen, gülmeyen yüzü. Kafdağı’nın ardında zaman zaman görüldüğü söylenen o sihirli perinin tatlı sözlerine, hangimiz gönlümüzü kaptırmadık? Umut, yaşamaya olan bağlılığımız. Umut, hayat pilimiz. Onun verdiği enerji ile, bu güzelim dünyaya daha sıkı bağlanırız. Sihirli perinin peşinden koşmaya doyamayız.
      Koşan, yorulan, alın teri döken insan kazanır. Kazanmak; yükselmek, daha iyi, daha güzel bir biçimde yaşamak demektir. Umut, ya tutarsa beklentisine yattığımız plândır. Plânlarımız gerçekleştikçe, hayata daha sıkı sarılır, onun zevkine varırız. Başarıya giden merdivenin sonundaki ışık, umuttur.
      Umut, olduğumuzdan daha fazla olma isteği, sandığımızdan daha da iyisiyle karşılaşma düşüncesinin kare kare işlenmiş aynasıdır. Aynaya baktıkça, onda bulduğumuz, sadece bizim olan yelkenlimizle, dere, ırmak, deniz derken, koca okyanuslara bile açılırız. Okyanusların fırtınası, borası, sıcaksoğuk akıntıları, bizi hiç mi hiç etkilemez. Çünkü bizim koruyucumuz, umuttan dokunmuş altın kaftandır. Altın kaftana değer biçilir mi?
      Umutsuz hayat olmaz. Böyle bir hayatın bulunduğu yerde, sadece fersiz kör kandiller yanar. Fersiz kör kandil ışıklarıyla aydınlanmak mümkün mü? Böyle kandiller altında yaşamak zorunda olanlar, hayatı, katlanmak durumunda kaldıkları kader sananlardır. Onlar, sıradan insanlardır. Bu insanlar, başlarına gelene katlanırlar. Hareketli değildirler. Bir dokunuşla bütün sevimsizliklerin yıkılabileceğine inançları yoktur. Kurulmuş saat gibidirler. Hayatın zorlu dönemeçlerinde sadece dönerler, dönerler.
      Umut, nazlı bir gergef. Bu gergefte biz, ne nakışlar dokuduk, daha ne oyalar öreceğiz, değil mi? Nazın temelinde, kendini daha yüksekçe, olduğundan fazla bir değerle satma, kabullendirme duygusu var. Bu yüzden umut, göğün en yüksek katlarında uçan Zümrüdüanka kuşudur. Kanat salıp alçaklara konmak istemez. Gökyüzünün derinliklerinde yalnız başına kanat çırptığı için, öyle kolay kolay yakalanmaz, ele avuca sığmaz. Fakat Zümrüdüanka bizi, dört yanımızdan kuşatır, kendi gönlünün dilediği sınırlar içinde kalmak şartıyla, zorlu Kafdağı’nı da sayısız akınlarıyla aştırır.
      Bu akınlardan da hepimiz, doyumsuz tatlar alırız.
      Umut, hayat bahçesindeki çakırdikenlerinin güle dönmesidir.
      Sahibi olduğumuz o güllere biz, dilediğimiz renkleri verebiliriz. Yedi renkli gökkuşağı umut, yüreğimizi kabartan hırs! Bize kimse karışacak değil ya? İstersek gülü bile değiştirebiliriz. Lâleler, menekşeler, papatyalar, nergisler, mineler, hercailer, zambaklar ya da sümbüller, ne güne duruyor? Değiştir, yeniden biçimlendir. Böylece hayatın tadını çıkarmaya bak!
      Bazen umut, aslanpençesi olur. En sıkışık zamanımızda da yardıma koşar, çözemediğimiz zorlukların üstüne üstüne gider, bize arka çıkar. Bu arka çıkışlarla, yorgunluk ve yılgınlıkları üstümüzden atarız. Umduğumuz dağlara kar yağsa bile fark etmez. Zorlu dönemeçleri dönme ve koca okyanusları aşabilme arzularımızı böylece yeniden kazanırız.
      Umut, çelikleşmiş hayatın gülen yüzüdür. Umut; çeşitli duygularımızın, türlü düşüncelerimizin, sonsuz heveslerimizin de demlenip filiz verdiği, dal budak salıp nazlı beşiklerde büyütüldüğü bir mağaradır. Karanlık dehlizlerinin sonunda ışıklara rastladığımız mağaralar, hepimize doyumsuz heyecanlar verir. Hayatı, heyecan olarak yaşamak fena mıdır? Unutmayın ki bu heyecanlar bizi, adım adım da olsa, başarıya götürür.
      Kısacası, belki de umut; körler mahallesinde ayna satmaktır. Olsun! Hayat denilen yolda suyu çekilmiş değirmene dönmektense, topal eşekle kervana karışmak daha akıllıca bir davranıştır.
      Ne demişler? Umut fakirin ekmeği, ye babam, ye!
      Umut sonsuz bir şarkı; Samanyolu...
      Fena mı?

      Oyhan Hasan BILDIRKİ